Sunday, April 27, 2008

ÖLÜM

ölüm
senin kokun uzakların kokusu olacak
tenin yoprağın soğuğunu tadacak
gelecek ölüm gözleri gözlerin olacak
düşünki sarışın kız çocuğunun lüle saçlarına son kez bakıyorsun
seninkinden uzun ve derin bakışlarına son kez değiyorsun
sen bu anın eşiğinde son nefesin hesabını yapıyorsun
o yarınların uzayıp giden kanatlarına tutunmuş derin derin soluklanıyor
gamzeli yanaklarından sızıp gelen tebesüm sana uzak düşecek
şimdiden ölümünü bilmeyen oğlunun gözlerinden seni köşe bucak arayışını görüyorsun
nefesin.. sana yetmiyor.

düşün ki
yarın ki gün seni taze bir toprak yığının altında bulacak
gözlerine gün ışığı vurmayacak
hayatının o ebedi rengini dar ve sessiz bir boşlukta bulacaksın
ya küle dönüşecel ya güle dönüşeceksin
yarınsız ve sonsuz bir günün yanağında incecik bir gamze olup kristaleşeceksin
yüzün solacak
ellerin hiç bir yere varmayacak
parmakların hiç bir şey göstermeyecek
vee ayaklarının altından hep boşluk kalacak

düşünki şimdi toprak ayağının altından kayıyor
yürüdükçe ince bir hesap çizgisine çekiliyorsun
düşün ki elinle ölüme dokunuyorsun
düşün ki elinle ölümü dokuyorsun
düşün ki gözlerin ölüme değiyor
gözlerin bir cesedi alaca karanlığa taşıyor
düşün ki sen buz topraklar altında derin nutuşlarda eriyorsun
en son kaleminin karanlık izi kalıyor soluk sayfalarda
düşün ki sen sözleri genc kalpleri taze aşklara taşıyam ölü bir şairsin
yada elinin sicaklığı olduğu bir sevgilisin
düşün ki seni sımsıcak sarmak isteyenler bir tabutun soğuk ve kaba dukunusuna çarpıyorlar
düşün ki duvarda siyah beyaz bir fotoğrafta hüzünlü bir gülümseyişten ibaret kaldın
belkide camekanın tozunu almayı unuttular
mezar taşın unutuldu
ve hatta mezar taşında seni unuttu diyelim
ve hep başkaları var dışarda
başkaları geziyor yazıt mezar taşları arasında
kimsenin tanıdığı değilsin kimsenin ölüsüde değil
tıpkı şimdi olduğu gibi
oysa sen ve son
ne kadar uzak görünüyordunuz birbirinize
meğer bir harflik mesafe varmış aranızda
onunda o seni bu yerin yüzünde
ne olur Rabbim ne olur Rabbim
şu biricik anımı ebedi rüzgarına katsanda
ve beni sana daim yakın eylesen
yalnız kalmakla kalabalıklaştırsan
bir secdede biriktirsen varlığımı
beni sana açılan ellerimle çoğaltsan
beni sana karşı fakir olmakla zenginleştirsen
kendimi secdede unutsamda oylece kapansa gözlerim
ve ellerim oylece çözülse
ve dilim öylece sussa
ve tenim öylece çamura karışsa
ve bu mübarek mürekkep lekeleri kısacık vuslatımın hatırası olsa.