Sen! "Ey Mihriban” Tut Ellerimden! / Emine ERİNCİK
Sürdüler düşlerimi,
en uzak diyarlara.
Sen Ey Mihriban!
Tut ellerimden, hiç bırakma!
Öyle bir tutuşla tut ki tanışmayayım sensizlikle.
Öyle bir tutuşla tut ki tutuşsun yüreğim
"Rebbê me Piştî ku Te me gihijand reya rast, dilen me ne şemitîne! Bêguman afuwa wî herî zêde Tu yî." "Rabbimiz! Hidayete ulaştırdıktan sonra kalplerimizi kaydırma! Katından bize bir rahmet bağışla! Şüphesiz bağışı en çok olan Sen'sin, Sen!"Bir güzelim mevsim saklıyorum yüreğimde, En güzel kokulu olanından, En sevimli en capcanlı olanından, An olur ki yayılır kokusu tüm zerrelerime, An olur ki çürümüş, paslanmış duygularıma can verir, Dupduru, yemyeşil, An olur ki soluğun yemyeşil olur, An olur ki bir yanardağ gibi tutuşur da tutuşur, Öldürür, kül eder tüm küllenmişleri, Tut ellerimden, hiç bırakma! Bırakma ki küllerden güller bitsin, Sarı, pembe, kırmızı, Tut ki kanatmasın dikenleri güllerin, Buram buram Sen koksun, buram buram O koksun, Sen ve O, En büyük ikili, en güzel ikili, "Yaşamak, yaşadığım en uzun deprem" der bir şair, Artçı şoklar ve derecesi artan depremleri yaşıyoruz her defasında, "Dünya dönüyor, zaman akıyor o halde güzel yaşayın" der bir bilge. Sonsuzluğun denizinde yüzerken, sağanak düşler yağıyordu diyarıma, Sözcükler istifa istemişlerdi, kurumuştu sözcükler o an, Bir cümbüştü alıp beni götüren, Huzur ve mutluluk gürül gürül akıyordu her sokak ve cadde başlarında, Sevda çimenleri sabırsızlanıyorlardı, Dost ve yarenlerini ağırlıyor olmanın mutluluğuyla coşkun ve özlem dolu, Soluk soluğaydım, Ya Rabbi bu bir düş mü ya da bir hülya ya da başka bir şey. Sonsuzluğun denizinde dalgalar sarsarak beni kıyıya bırakırlarken kendimi fena denizinde buldum. Gerçek vatanımdan ayrılalı nice zaman oldu. Vatanımda rahattım. Mutluydum. Hiçbir eksiğim yoktu. İstediğim her şey ama her şey vardı. Yorulmuyordum. Acıkmıyordum. Susamıyordum. Yüreğimde de hiçbir kötü his yoktu. Kin, nefret, kötülük namına hiçbir şey... Sen'leydim. Sen'den ayrı değildim. Nimetler içerisinde adeta yüzüyor, her ne yana baksam sayısız güzellik buluyordum. Yemyeşil bahçeler içerisinde oturup seni hamd ile tesbih ediyordum. Meyve dallarına ellerimi uzatmama bile gerek bırakılmamıştı. Yüklü dallar yanı başımdaydı. Tadı değişmeyen sütten, baldan, sudan ırmaklar durmaksızın akmaktaydı. Tahtlarda oturup, aklımdan geçeni hemen önümde buluyordum. Vatanımda kulaklar hiçbir boş söz işitmiyor; diller selamdan başkasını söylemiyordu. Selamdı işitilenler, bir de ırmakların serin çağıltısı... Gümüşî kaplarda şaraplar sunulurdu. Etrafa saçılmış saklı inciler gibi civanlar hizmette kusur etmezdi. Şaraplarda ne bir gaile ne de bir mide ağrısı... Her şey ama her şey iyilikte ve güzellikte yarışıyor gibiydi. Mutlu ve huzurluydum. Her şey tastamamdı. Savaş yoktu. Kavga yoktu. Kan, ter yoktu. Haksızlık ve zulümse asla yoktu. Adalet kavramı dahi henüz konuşulmuyordu. Çünkü zulüm yoktu ki adalet konuşulsun. İyilik, güzellik teneffüs ediliyordu. Çünkü Latif olanlaydım. Sen'leydim. Meleklerin bile gıpta ile baktığı bir yerdeydim. Ya Rabbi! Düş âlemi gibi bir şey... Şimdiyse düş gibi âlemimden ayrı ve uzak gurbetteyim. Ne olduysa o gün oldu. O kara gün, daha doğrusu lanetli şeytanın karaya dönüştürdüğü o gün... Yasak meyveyi yedim. O gün bu gün Sen'den ayrı, Sen'den uzak düştüm. "Ax! Ax! Ruhum yaralı o günden beri. Hiçbir şey ama hiç bir şey beni mutlu edemiyor. Sen'den ve Sen'in için yaptıklarımdan başka. Sevinçler, kederler her şey bir bir geçiyor yaşamımdan. Hiç bir sevinç Sen'i düşünmek kadar haz vermiyor bana. Sen'den ayrı Sen'den uzak düşeli kardeş kardeşin katili oldu. Oysa ki Sen'in mekanında kıskançlığın zerresine bile rastlanılmazdı. Bedenin azaları gibi olmalıydık. Ne yazık ki azalar birbirine düştü. Lütf u kereminden olan ırkların, dillerin çeşitliliği toprakların kanla sulanma sebebi oldu. Kini, nefreti, öfkeyi tanımayan yürekler, bunlarla dolup taştı. Bencillik bir yaşam biçimi oldu, Sen'in mekânından ayrılalı. Artık gurbet eldeyim. Her şeyim Sana dönüşe endeksli. Biliyorum er geç Sana döneceğim. Dönüşüm muazzam olmalı Sana. Hatalarımı affettirecek nitelikte olmalı. Biliyorum hak etmediğim halde Seni merhametli bulacağım.
Ey Ruhundan bana üfleyen!
Ey iyilik yanımın kaynağı! Beni benle bırakma!
Bir göz kırpımı kadar bile olsa. Tut ellerimden!
Çünkü…
Senden Gayrı Her şey Yalan Senden gayrı,
Her an her devran,
Yaşanmaz hiç bir mekân,
Dılovannn Mihribannn
Eyvahlar figanlarda noktalanır, Sen'sizlerde yaşanılanlar.
Herkes sağır ve âma olur,
Yüreğimden kopan fırtınalara.
Senden Gayrı, Senden Gayrı Ya Deyyan!
Bir ah çekerim elimden tutarsın,
Bir düşerim silersin gözyaşımı,
Dılovannn Mihribannn
Senden gayrılar yaşanmaz yemin billâh
Hiç bir mekân Hiç bir an ve hiç bir devran
Düşe, kalka Sana varır bitkin ayaklar
Boyun bükük, gözler yaşlı.
Bazen hadsiz, hiç bir zaman gereği gibi olmayan duruşlarda
Hiç bir zaman Sana layık değil varoluşlar,
Varoluşlarda gezinir tüm hülyalar,
Düşe kalka yine vardım Sana
Yine tuttun ey Mihribannn!
İki cenderedeyim zerrelere ayrıldı tüm belleğim.
Keşke ayrılsa yine birleşme adına.
Ve Sen; Ruhunla üflesen bana.
Ve Sen'de bitsem Sen'de Ey Dilovannn!